3 Şubat 2013 Pazar

Nazar Duası

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ
 عَيْنِ لاَمَّةٍ

Her türlü şeytandan, zehirleyici haşerâttan ve dokunan her gözden Allah'ın tastamam olan kelimelerine sığınırım.

Sabah akşam okunan dualar arasında nazara (göz değmesine) karşı da çok tesiri görülen mübarek bir duadır.



Nazar değmesi hakdır. Ya’nî, göz değmesi doğrudur. Ba’zı kimseler, birşeye bakıp, beğendiği zemân, gözlerinden çıkan şuâ’ zararlı olup cânlı ve cânsız, herşeyin bozulmasına sebeb oluyor. Bunun misâlleri çokdur. Fen, belki birgün, bu şuâ’ları ve te’sîrlerini anlıyabilecekdir. Nazarı değen kimse, hattâ herkes, beğendiği birşeyi görünce (Mâşâallah) demeli, ondan sonra o şeyi söylemelidir. Önce Mâşâallah deyince, nazar değmez. Nazar değen veyâ korkan çocuk için, çöp yakıp etrâfında döndürerek tütsülemek veyâ ergimiş mumu başı üzerinde suya dökmek [ve kurşun dökmek] câiz olduğu, (Fetâvâ-yı Hindiyye)de yazılıdır. (Fâtiha, Âyet-el-kürsî ve E’ûzü bi-kelimâtillâhittâmmeti... okumak) hadîs-i şerîfde emr edildiği (Teshîl) 76.cı sahîfede yazılıdır. 

İbni Âbidîn burada, nazar değmemek için tarlaya kemik, hayvân kafası koymak câiz olduğunu bildirmekdedir. Bakan kimse, önce bunu görüp tarlayı sonra görür. Mâvi boncuk ve başka şeyleri bu niyyet ile taşımanın (Temîme) olmıyacağı, câiz olacağı buradan anlaşılmakdadır. Nazar değen kimseye şifâ için (Âyet-el-kürsî), (Fâtiha), (Mu’avvizeteyn) ve (Nûn sûresi)nin sonunu okumak muhakkak iyi geldiği, fârisî (Medâric-ün-Nübüvve) kitâbında ve (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci cild, [179]. cu sahîfesinde yazılıdır. Bu iki kitâbdaki ve (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbının ikiyüzüncü [200] sahîfesinde yazılı düâları okumak da fâidelidir. Düâların en kıymetlisi ve fâidelisi (Fâtiha) sûresidir. (Tefsîr-i Mazherî) son sahîfesinde diyor ki, (İbni Mâcede yazılı, hazret-i Alînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (İlâcların en iyisi Kur’ân-ı kerîmdir) buyuruldu. Hastaya okunursa, hastalığı hafîfler). Eceli gelmemiş ise, iyi olur. Eceli gelmiş ise, rûhunu teslîm etmesi kolay olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” gam, gussa, sıkıntıyı gidermek için, (Lâ ilâhe illallâhül’azîm-ül-halîm lâ ilâhe illallâhü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semâvâti ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerîm) okurdu. (Bismillâhirrahmânirrahîm ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil’ aliyyil’azîm) okumak, sinir hastalığına ve bütün hastalıklara iyi geldiğini Enes bin Mâlik haber vermişdir. Harâm işliyenin ve kalbi gâfil olanın düâsı kabûl olmaz. Mâide sûresinde Allahü teâlânın yaratması için, vesîleye, ya’nî sebeblere yapışmak emr olunmakdadır. Te’sîri kat’î olan sebeblere yapışmak farzdır. Meselâ, Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için, islâmiyyete uymak ve düâ etmek emr olundu. Diğer sebebler ve te’sîrleri açıkca bildirilmediği için bunlara uymak sünnet oldu. Peygamberlerin ve Evliyânın rûhlarından ve ilâclardan şifâ beklemek ve dertlerden, belâlardan kurtulmak için bunları vesîle yapmak sünnet oldu. Vehhâbîler bu sünnete şirk, küfr diyerek, âyet-i kerîmeyi inkâr ediyorlar. Rûhların vesîle olduğu (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbının ikiyüzyirmisekizinci ve sonraki sahîfelerinde açıkca yazılıdır. Ehl-i sünnet i’tikâdında olmıyanın düâsı fâide vermez. Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeb ile yaratmakdadır. Birşeye kavuşmak istiyen, o şeyin sebebine kavuşmak için düâ etmelidir. Sebebine kavuşunca, bu sebebe yapışır. İnsana sihhat, şifâ vermek için, düâ etmeği, sadaka vermeği ve ilâc kullanmağı sebeb yapmışdır.  Duâ ve ilâc, ömrü uzatmaz. Eceli geleni ölümden kurtarmaz. Ömür, ecel bilinmediği için, düâ etmek, ilâc kullanmak lâzımdır. Eceli gelmemiş olan, sihhata, kuvvete kavuşur. Şifâyı ilâcdan değil, Allahü teâlâdan beklemelidir. 

Göz değen kimseye, Peygamber efendimizin bildirdiği şu ta’vîzi okumalıdır: (E’ûzü bi-kelimâtillâhittâmmati min şerri külli şeytânın ve hâmmatin ve min şerri külli aynin lâmmetin). Bu ta’vîz her sabâh ve akşam üç def’a okunup kendi üzerine veyâ yanındakilerin üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytânların ve hayvanların zararından korur. Bir kimseye okurken, E’ûzü yerine (Ü’îzüke) denir. İki kişiye okurken (Ü’îzü-kümâ) denir. İkiden fazla kimseye okurken, (Ü’îzüküm) demelidir.
TAM İLMİHÂL SE’ÂDET-İ EBEDİYYE

1 yorum: